Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 1981 yılında kuruldu ve üniversitelerdeki özerkliği ortadan kaldırarak, eğitim sistemini kontrol altına aldı. Bu durum, üniversitelerde başörtüsü yasağı gibi uygulamalarla kendini gösterdi. YÖK, eğitimdeki eşitsizlikleri artırarak, bazı gruplara avantaj sağladı. Bu süreçte, yüksek puanlarla üniversiteye girmeye çalışan öğrencilerin hakları ihlal edildi.
YÖK'ün etkisi, üniversitelerdeki kayırmalar ve hukuksuzluklarla daha da belirginleşti. Özellikle, sınavlarda başarısız olan bazı kesimlerin, YÖK tarafından göz yumulduğu üniversitelerde kolayca yer bulması dikkat çekti. Bu durum, eğitimdeki adaletsizlikleri derinleştirdi ve birçok öğrencinin emeklerinin hiçe sayılmasına neden oldu.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, YÖK'ün tanımadığı bir üniversiteden İstanbul Üniversitesi'ne yasa dışı yatay geçiş yaptığı iddiaları gündemde. Bu durum, sosyal medyada ve basında geniş yankı buldu. İmamoğlu'nun bu geçişteki rolü, Necmettin Karaduman ile olan ilişkisi üzerinden sorgulanıyor. Bu tartışmalar, eğitim sistemindeki adaletsizliklerin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
İmamoğlu'nun yatay geçişinin arka planında, Karaduman'ın etkisi olduğu iddiaları öne çıkıyor. Her iki ismin de Trabzonlu olması ve geçmişteki siyasi bağlantıları, bu iddiaları güçlendiriyor. Ancak, bu ilişkilerin derinliği ve gerçekliği hala belirsizliğini koruyor.
Necmettin Karaduman, Türkiye'nin siyasi tarihinde önemli bir figürdür ve Encümen-i Dâniş'in başkanlığını yapmıştır. Bu yapı, derin devletle bağlantılı olduğu iddia edilen bir düşünce kuruluşu olarak biliniyor. Karaduman, bu yapının etkisiyle birçok önemli karara yön vermiştir. Kendisi, devletin en üst kademelerinde görev yapmış isimlerle birlikte çalışmıştır.
Karaduman, Encümen-i Dâniş'in faaliyetlerini ve etkilerini anlatırken, grubun devletin korunmasına yönelik bir yapı olduğunu belirtmiştir. Bu durum, Türkiye'deki siyasi ve sosyal dinamiklerin anlaşılmasında önemli bir yer tutmaktadır. Ancak, bu tür yapıların varlığı, demokratik süreçler açısından tartışmalı bir konudur.
İmamoğlu ve Karaduman arasındaki ilişki, sadece siyasi değil, aynı zamanda kişisel bir bağa da dayanıyor. İmamoğlu ailesi, Karaduman'a karşı sürekli bir minnettarlık içinde bulunmuş ve onunla olan ilişkilerini her fırsatta vurgulamıştır. Bu durum, sosyal medyada ve basında dikkat çekmektedir.
Karaduman'ın, İmamoğlu'nun nikâh şahidi olması ve cenaze töreninde İmamoğlu ailesinin yanında yer alması, bu ilişkinin derinliğini göstermektedir. İmamoğlu, Karaduman adına anma etkinlikleri düzenleyerek, ona olan saygısını ifade etmektedir. Bu durum, eğitimdeki adaletsizliklerin yanı sıra, kişisel ilişkilerin de önemini ortaya koymaktadır.